Bumerang - Yazarkafe
Yöresel Lezzetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yöresel Lezzetler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Acı Marul Salatası


Otlara, taze baharatlara oldum olası ilgili biriyimdir. Araştırarak hangisi yenir, hangisi yenmez, nasıl tüketilir diye çoğunu araştırıyorum.
Bu otları tanımanı en güzel yolu orada yaşayan insanlardan öğrenmektir.
Geçen hafta memlekete gidince ben de fırsattan istifade acı marul ile tanıştım. Ege ve İç Anadolu bölgesinde bu aylarda bağlarda, bahçelerde bolca acı marul görmek mümkün.


İşte bu arkadaş acı marul. Normal maruldan biraz daha baskın bir tadı var ve yabani olarak yetişiyor. Her yerde olmasına rağmen köy pazarında da kilosu 5 liraya satılmasına şaşırdım doğrusu.



Bunlar da normal marul. Henüz çok büyümemişler.




Fırında közlediğim patatesleri soyup normal maruldan, acı maruldan ve biraz taze soğandan ekleyip üzerine tuz ve zeytinyağı dökerek bu salatayı yaptım.

Buram buram Anadolu tadındaki tarifim böyleydi :)

Otlara, taze baharatlara oldum olası ilgili biriyimdir. Araştırarak hangisi yenir, hangisi yenmez, nasıl tüketilir diye çoğunu araştırıyorum.
Bu otları tanımanı en güzel yolu orada yaşayan insanlardan öğrenmektir.
Geçen hafta memlekete gidince ben de fırsattan istifade acı marul ile tanıştım. Ege ve İç Anadolu bölgesinde bu aylarda bağlarda, bahçelerde bolca acı marul görmek mümkün.


İşte bu arkadaş acı marul. Normal maruldan biraz daha baskın bir tadı var ve yabani olarak yetişiyor. Her yerde olmasına rağmen köy pazarında da kilosu 5 liraya satılmasına şaşırdım doğrusu.



Bunlar da normal marul. Henüz çok büyümemişler.




Fırında közlediğim patatesleri soyup normal maruldan, acı maruldan ve biraz taze soğandan ekleyip üzerine tuz ve zeytinyağı dökerek bu salatayı yaptım.

Buram buram Anadolu tadındaki tarifim böyleydi :)

MAKLUBE



Görünüşü tadından bile güzel olan maklubeyi bilmeyeniniz var mı ? 

Sanırım yapmayı en çok sevdiğim yemeklerden biri maklubedir. Süslemesi sizin hayal gücünüze kalmış bu güzel yemek Mardin ve Siirt'in yöresel yemeklerindendir. Aslında Arap'ların da mutfağında bolca yer alan bu lezzet bizde biraz daha farklı yapılıyor. 

Bizde etli ve tavuklu şeklinde hazırlanan maklubeyi ben en çok tavuklu seviyorum. 
Yapımı gerçekten çok kolay olan bu tarifi nasıl yaptım ? 

Malzemeler 
  • 3.5 su bardağı pirinç
  • 2 orta boy patates
  • 1 kg kadar kuşbaşı doğranmış tavuk göğsü
  • 100 gr tereyağı
  • tuz
salatası için:
  • marul 
  • domates
  • taze soğan
  • maydanoz
  • havuç
  • mor lahana
  • limon, zeytinyağı ve biraz tuzdan oluşan salata sosu
  • Yoğurt

Yapımı
  • Öncelikle pirinci ılık suyla ıslatalım ve pirinç kenarda beklerken tavuğu yıkayalım. 
  • Tavuğu bir tencereye koyup kısık ateşte kapağı kapalı şekilde pişirelim. Ara sıra da karıştırmayı unutmayın.
  • Bir tavaya birazcık sıvı yağ döküp üzerine tereyağını koyalım. Sadece tereyağını koyarsanız tereyağı hemen yanar. 
  • Pirincin suyunu süzelim ve su ısıtıcıya 4 su bardağı kadar su koyup kaynatalım. 
  • Pirinci tavaya koyup güzelce kavuralım. 
  • Ben pirinci 5 dakika falan kavuruyorum. Güzel kavrulmuş pirinç tane tane oluyor. 
  • Tenceredeki tavuk bolca suyunu salmış oluyor. Bu suyu pirinçlerin üzerine dökelim ve tavuğa biraz yağ ve tuz ekleyelim. 
  • Pirincin tuzunu da attıktan sonra kaynar suyu dökelim. Ocağın altını kısıp pilav tavasının kapağını kapalım. 
  • Tavuğu kavurduktan sonra ocağın altını kapalım. 
  • Pilav da suyunu çektiyse altını kapalım ve her ikisini de dinlenmeye bırakalım. 
  • Patatesleri minik küpler halinde doğrayıp kızartalım. 
  • Dilerseniz patlıcan ve bezelye de kızartabilirsiniz ikisi de çok yakışıyor. Ben bu defa onları eklememiştim. 
  • Havuç ve mor lahanayı ayrı kaplarda rendeledikten sonra salatayı da yapalım. Her birinin üzerine limon, zeytinyağı ve tuzdan oluşan salata sosu yapıp dökelim. 
  • Şimdi malzemeleri birleştirmeye geldik. büyük bir tencere tercih etmemenizi öneririm. Ben ufak bir tencereye bastırarak koydum ki tencereyi çıkarınca dağılmasın. 
  • Kızarmış patatesi pilava katıp karıştırdım. Tencerenin en altına tavuğu koydum.
  • Üzerine pilavı ekleyip kaşığın arkasıyla bastırdım. 
  • Büyük bir tepsiyi tencerenin ağzına kapatıp ters çevirdim. 
  • Tencereyi hemen çıkarmadım. Sırayla salataları ve yoğurdu dizdim. En son tencereyi kaldırdım ve Maklube hazır :) 


Afiyet olsun, bir sonraki yazıda görüşmek üzere... 


Görünüşü tadından bile güzel olan maklubeyi bilmeyeniniz var mı ? 

Sanırım yapmayı en çok sevdiğim yemeklerden biri maklubedir. Süslemesi sizin hayal gücünüze kalmış bu güzel yemek Mardin ve Siirt'in yöresel yemeklerindendir. Aslında Arap'ların da mutfağında bolca yer alan bu lezzet bizde biraz daha farklı yapılıyor. 

Bizde etli ve tavuklu şeklinde hazırlanan maklubeyi ben en çok tavuklu seviyorum. 
Yapımı gerçekten çok kolay olan bu tarifi nasıl yaptım ? 

Malzemeler 
  • 3.5 su bardağı pirinç
  • 2 orta boy patates
  • 1 kg kadar kuşbaşı doğranmış tavuk göğsü
  • 100 gr tereyağı
  • tuz
salatası için:
  • marul 
  • domates
  • taze soğan
  • maydanoz
  • havuç
  • mor lahana
  • limon, zeytinyağı ve biraz tuzdan oluşan salata sosu
  • Yoğurt

Yapımı
  • Öncelikle pirinci ılık suyla ıslatalım ve pirinç kenarda beklerken tavuğu yıkayalım. 
  • Tavuğu bir tencereye koyup kısık ateşte kapağı kapalı şekilde pişirelim. Ara sıra da karıştırmayı unutmayın.
  • Bir tavaya birazcık sıvı yağ döküp üzerine tereyağını koyalım. Sadece tereyağını koyarsanız tereyağı hemen yanar. 
  • Pirincin suyunu süzelim ve su ısıtıcıya 4 su bardağı kadar su koyup kaynatalım. 
  • Pirinci tavaya koyup güzelce kavuralım. 
  • Ben pirinci 5 dakika falan kavuruyorum. Güzel kavrulmuş pirinç tane tane oluyor. 
  • Tenceredeki tavuk bolca suyunu salmış oluyor. Bu suyu pirinçlerin üzerine dökelim ve tavuğa biraz yağ ve tuz ekleyelim. 
  • Pirincin tuzunu da attıktan sonra kaynar suyu dökelim. Ocağın altını kısıp pilav tavasının kapağını kapalım. 
  • Tavuğu kavurduktan sonra ocağın altını kapalım. 
  • Pilav da suyunu çektiyse altını kapalım ve her ikisini de dinlenmeye bırakalım. 
  • Patatesleri minik küpler halinde doğrayıp kızartalım. 
  • Dilerseniz patlıcan ve bezelye de kızartabilirsiniz ikisi de çok yakışıyor. Ben bu defa onları eklememiştim. 
  • Havuç ve mor lahanayı ayrı kaplarda rendeledikten sonra salatayı da yapalım. Her birinin üzerine limon, zeytinyağı ve tuzdan oluşan salata sosu yapıp dökelim. 
  • Şimdi malzemeleri birleştirmeye geldik. büyük bir tencere tercih etmemenizi öneririm. Ben ufak bir tencereye bastırarak koydum ki tencereyi çıkarınca dağılmasın. 
  • Kızarmış patatesi pilava katıp karıştırdım. Tencerenin en altına tavuğu koydum.
  • Üzerine pilavı ekleyip kaşığın arkasıyla bastırdım. 
  • Büyük bir tepsiyi tencerenin ağzına kapatıp ters çevirdim. 
  • Tencereyi hemen çıkarmadım. Sırayla salataları ve yoğurdu dizdim. En son tencereyi kaldırdım ve Maklube hazır :) 


Afiyet olsun, bir sonraki yazıda görüşmek üzere... 

ETLİ GÜVEÇ

Kış aylarının yavaş yavaş gelmesiyle beraber Yaz mevsimine göre daha ağır ve sıcak yemekler seviyoruz. Hem kolay hem de lezzetli bir güveç tarifini sizlerle paylaşmak istedim. Belki sizin de akşam yemeklerinize fikir olur. 



Malzemeler
  • 1 Patlıcan 
  • 3 orta boy patates
  • 400-500 gr et
  • 6 tane sarımsak
  • 2 tane kabukları soyulmuş domates
  • 2 tane tatlı biber
  • 10-12 tane arpacık soğan
  • 1 yemek kaşığı domates salçası 
  • yarım çay bardağı zeytinyağı
  • damak tadınıza göre tuz ve karabiber
  • yarım su bardağı sıcak su

Yapımı
  • Bir tencereyi ateşin üztüne koyup ısıtın. etleri kavurun ve küp küp doğranmış patatesleri, patlıcanları ekleyip biraz daha kavurun. 
  • Zeytinyağını ekleyip salçayı da dökün ve kokusu çıkana kadar kavurun. 
  • Daha sonra domatesleri, sarımsağı, arpacık soğanı, biberi ve baharatları da ekleyip bir iki dakika kavurup güveçin içine dökün. 
  • Üzerine yarım su bardağı kadar sıcak su ekleyip güvecin ağzını alüminyum folyoyla sarın ve bir iple ya da paketleme lastiğiyle ağız kısmı hava kaçırmasın diye sarın. 

Tamamen ağzını sardıktan sonra ocakta kısık ateşte 1 saat kadar pişirin. üzerine kapak ya da başka bir şey kapatmayın baskı yapacağı için içerisindeki hava folyoyu yırtabilir. Kendi buharıyla pişeceği için hava kaçırmaması önemli. 

Afiyet olsun. 
Kış aylarının yavaş yavaş gelmesiyle beraber Yaz mevsimine göre daha ağır ve sıcak yemekler seviyoruz. Hem kolay hem de lezzetli bir güveç tarifini sizlerle paylaşmak istedim. Belki sizin de akşam yemeklerinize fikir olur. 



Malzemeler
  • 1 Patlıcan 
  • 3 orta boy patates
  • 400-500 gr et
  • 6 tane sarımsak
  • 2 tane kabukları soyulmuş domates
  • 2 tane tatlı biber
  • 10-12 tane arpacık soğan
  • 1 yemek kaşığı domates salçası 
  • yarım çay bardağı zeytinyağı
  • damak tadınıza göre tuz ve karabiber
  • yarım su bardağı sıcak su

Yapımı
  • Bir tencereyi ateşin üztüne koyup ısıtın. etleri kavurun ve küp küp doğranmış patatesleri, patlıcanları ekleyip biraz daha kavurun. 
  • Zeytinyağını ekleyip salçayı da dökün ve kokusu çıkana kadar kavurun. 
  • Daha sonra domatesleri, sarımsağı, arpacık soğanı, biberi ve baharatları da ekleyip bir iki dakika kavurup güveçin içine dökün. 
  • Üzerine yarım su bardağı kadar sıcak su ekleyip güvecin ağzını alüminyum folyoyla sarın ve bir iple ya da paketleme lastiğiyle ağız kısmı hava kaçırmasın diye sarın. 

Tamamen ağzını sardıktan sonra ocakta kısık ateşte 1 saat kadar pişirin. üzerine kapak ya da başka bir şey kapatmayın baskı yapacağı için içerisindeki hava folyoyu yırtabilir. Kendi buharıyla pişeceği için hava kaçırmaması önemli. 

Afiyet olsun. 

Hamsi Tava Tarifi



              Eylül demek balık mevsiminin açılması demektir. Hamsiyi sevenler aslında Eylül ayındaki hamsiden pek tat almazlar, hamsi ekim sonu gibi yağlanmaya başlarmış. Tabi ben Ekim sonunu falan beklemeden yaptım. Hem yapacaklara fikir olsun diye de bloga yazayım dedim. Keyifli okumalar...




Yapılışı 
  • 1 Kilo hamsi için 
  • 1 su bardağı mısır unu
  • 1 tutam tuz
  • 2 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 limon

Hamsiyi ayıklayıp temizledikten sonra bol suyla durulayın. 
Evde hamsi kokmaması için bir cezvenin içine yarım çay bardağı kadar yumuşatıcıyla yarım su bardağı suyu karıştırın ve ocağın en küçük gözüne en kısık ateşte koyun. Bu yöntemle hem ev mis gibi kokacak hem de hamsi kokusunu engelleyecek. 
Hamsilerin üzerine tuz attıktan sonra mısır ununa bulayın. 

İsterseniz benim yaptığım gibi tavaya ortadan sıkı bir şekilde dizip sonra kenarlarına dizin. 





İsterseniz de yengem gibi dizin.


Bir tarafı piştikten sonra balık tavasının kapağına alın ve ters çevirip diğer tarafını pişirin. 
Bizim evdeki balık tavası şu şekilde tık tık ama artık çift yönlü tavalar var onlar daha güzel onlar da böyle tık tık hangisiyle yaparsanız yapın hamsi tava çok güzel :) 
 Tabağa aldıktan sonra bol limon sıkıp afiyetle tüketin. Şifa olsun :)


              Eylül demek balık mevsiminin açılması demektir. Hamsiyi sevenler aslında Eylül ayındaki hamsiden pek tat almazlar, hamsi ekim sonu gibi yağlanmaya başlarmış. Tabi ben Ekim sonunu falan beklemeden yaptım. Hem yapacaklara fikir olsun diye de bloga yazayım dedim. Keyifli okumalar...




Yapılışı 
  • 1 Kilo hamsi için 
  • 1 su bardağı mısır unu
  • 1 tutam tuz
  • 2 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 limon

Hamsiyi ayıklayıp temizledikten sonra bol suyla durulayın. 
Evde hamsi kokmaması için bir cezvenin içine yarım çay bardağı kadar yumuşatıcıyla yarım su bardağı suyu karıştırın ve ocağın en küçük gözüne en kısık ateşte koyun. Bu yöntemle hem ev mis gibi kokacak hem de hamsi kokusunu engelleyecek. 
Hamsilerin üzerine tuz attıktan sonra mısır ununa bulayın. 

İsterseniz benim yaptığım gibi tavaya ortadan sıkı bir şekilde dizip sonra kenarlarına dizin. 





İsterseniz de yengem gibi dizin.


Bir tarafı piştikten sonra balık tavasının kapağına alın ve ters çevirip diğer tarafını pişirin. 
Bizim evdeki balık tavası şu şekilde tık tık ama artık çift yönlü tavalar var onlar daha güzel onlar da böyle tık tık hangisiyle yaparsanız yapın hamsi tava çok güzel :) 
 Tabağa aldıktan sonra bol limon sıkıp afiyetle tüketin. Şifa olsun :)

Niğde Mantısı


  Özellikle İç Anadolu'da hemen her yörenin kendine has bir mantısı vardır. En meşhuru Kayseri mantısı olsa da Niğde mantısı hem tadıyla hem de farklı olmasıyla çok güzeldir. Kime ikram ettiysem Niğde mantısına bayıldı.
 Aslında bu yazıyı yaklaşık 3 hafta önce yazdım fakat ülkemizde olan üzücü olaylar nedeniyle paylaşmamıştım. Bugün sizlerle Niğde mantısını tanıştırayım.





Yapımı zahmetli gibi görünse de aslında çok kolay olduğunu söyleyebilirim. 
Öncelikle bol tuzlu bir su karışımı hazırlanıyor. Tuz suyun içinde tamamen erimeli ve daha sonra una eklenerek oldukça sert bir hamur yoğuruluyor. 
Hamur öyle sertti ki oklavayla açarken avuçlarım ağrıdı. 



Yoğurulup çiğnenen hamur dinlendirilip şerit şerit kesiliyor. Bu şekilde kesilmesinin nedeni bir sonraki fotoğrafta. 


Bu şekilde açıyoruz çünkü mantıyı kesen makineye tam oluyor. Hamur oklava ya da merdaneyle açıldıktan sonra kesme makinesine koyuluyor. Tabi eskiden bu kesme işlemi elle yapılırmış. 


Bu makarna kesme makinelerini çoğu yerde bulabilirsiniz. Değişen başlıkları nedeniyle de evde kendi makarnanızı dilediğiniz şekilde yapabilirsiniz. 


Makarna kesme makinesinden bu şekilde çıkan hamurları boncuk gibi keserek mantı, daha uzun şekilde keserek makarna yapıyoruz. Daha ince kesilirse de güneşte ya da fırında kurutulduktan sonra erişte olarak tüketiliyor. 


Bir bıçak yardımıyla hamurlar ince ve küçük parçalar halinde kesiliyor. 


Son adım olarak mantılar güneşte kurutuluyor ve dilediğiniz zaman suda haşlanarak pişiriliyor. 
Bizim evde uyguladığımız 2 şekil pişirme var biri sade biri kıymalı. 
Kaynayan suya mantı salındıktan sonra sürekli karıştırılarak yaklaşık 5 dakika içinde pişiyor ve bolca suyla soğutulup süzüldükten sonra sarımsaklı yoğurt katılıp üzerine de salça, pul biber ve biraz nane kavrulup dökülüyor. 
Kıyma, salçayla kavrulduktan sonra mantının üzerine dökülüyor. 

Salça soslu Niğde mantısı



Kıymalı soslu Niğde mantısı


Elimden geldiğince en güzel yemeklerimizden biri olan Niğde mantısını sizlere tanıtmaya çalıştım. Bir gün bir yerde yerseniz bir kaşık da benim için alın :)



  Özellikle İç Anadolu'da hemen her yörenin kendine has bir mantısı vardır. En meşhuru Kayseri mantısı olsa da Niğde mantısı hem tadıyla hem de farklı olmasıyla çok güzeldir. Kime ikram ettiysem Niğde mantısına bayıldı.
 Aslında bu yazıyı yaklaşık 3 hafta önce yazdım fakat ülkemizde olan üzücü olaylar nedeniyle paylaşmamıştım. Bugün sizlerle Niğde mantısını tanıştırayım.





Yapımı zahmetli gibi görünse de aslında çok kolay olduğunu söyleyebilirim. 
Öncelikle bol tuzlu bir su karışımı hazırlanıyor. Tuz suyun içinde tamamen erimeli ve daha sonra una eklenerek oldukça sert bir hamur yoğuruluyor. 
Hamur öyle sertti ki oklavayla açarken avuçlarım ağrıdı. 



Yoğurulup çiğnenen hamur dinlendirilip şerit şerit kesiliyor. Bu şekilde kesilmesinin nedeni bir sonraki fotoğrafta. 


Bu şekilde açıyoruz çünkü mantıyı kesen makineye tam oluyor. Hamur oklava ya da merdaneyle açıldıktan sonra kesme makinesine koyuluyor. Tabi eskiden bu kesme işlemi elle yapılırmış. 


Bu makarna kesme makinelerini çoğu yerde bulabilirsiniz. Değişen başlıkları nedeniyle de evde kendi makarnanızı dilediğiniz şekilde yapabilirsiniz. 


Makarna kesme makinesinden bu şekilde çıkan hamurları boncuk gibi keserek mantı, daha uzun şekilde keserek makarna yapıyoruz. Daha ince kesilirse de güneşte ya da fırında kurutulduktan sonra erişte olarak tüketiliyor. 


Bir bıçak yardımıyla hamurlar ince ve küçük parçalar halinde kesiliyor. 


Son adım olarak mantılar güneşte kurutuluyor ve dilediğiniz zaman suda haşlanarak pişiriliyor. 
Bizim evde uyguladığımız 2 şekil pişirme var biri sade biri kıymalı. 
Kaynayan suya mantı salındıktan sonra sürekli karıştırılarak yaklaşık 5 dakika içinde pişiyor ve bolca suyla soğutulup süzüldükten sonra sarımsaklı yoğurt katılıp üzerine de salça, pul biber ve biraz nane kavrulup dökülüyor. 
Kıyma, salçayla kavrulduktan sonra mantının üzerine dökülüyor. 

Salça soslu Niğde mantısı



Kıymalı soslu Niğde mantısı


Elimden geldiğince en güzel yemeklerimizden biri olan Niğde mantısını sizlere tanıtmaya çalıştım. Bir gün bir yerde yerseniz bir kaşık da benim için alın :)


Sac Tava (Niğde Tavası) Tarifi


       Yeniden merhaba, bugün blogda hemen herkesin bildiği bir tarif var. Saç Tava ya da Niğde Tavası hepimizin severek tükettiği bir yemek. Gerek misafir sofralarının gerekse acil durumlarda güzel yemek yapmak isteyen herkesin denemek isteyeceği bir tarif. 




Malzemeler
  • Yarım kilo kuşbaşı et
  • 2 Soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 2 Domates
  • 1 Tatlı kaşığı salça
  • 1 Biber
  • Tuz, kekik, karabiber
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
Yapımı
  • Sac tavayı ısınması için ocağa alalım ve ısındıktan sonra etlerimizi ekleyip etlerin üzerini bir tencere kapağı yardımıyla kapatalım. 
  • Ayrı bir tavada soğanları ince ince doğrayıp sıvıyağ ile kavuralım. Üzerine sarımsakları ve sırayla ince doğradığımız domates ve biberi ekleyelim. Domatesin üzerine daha iyi pişmesi için bir tutam tuz ve karabiber  atalım.
  • Domateslerin içine 1 tatlı kaşığı salça da ekledikten sonra kısık ateşte bir taşım kaynatalım. 
  • Bu sırada etleri karıştıralım suyunu saldılarsa etler suyunu çekene kadar biraz daha pişirelim ve üzerine kekik serpelim.
  • Kekik etli yemeklere, karabiberse domatesli yemeklere en çok yakışan baharatlardır. 
  • Etlerin üzerine domatesleri de ekledikten sonra kısık ateşte 20 dakika kadar pişirdikten sonra servise artık hazır. 


       Yeniden merhaba, bugün blogda hemen herkesin bildiği bir tarif var. Saç Tava ya da Niğde Tavası hepimizin severek tükettiği bir yemek. Gerek misafir sofralarının gerekse acil durumlarda güzel yemek yapmak isteyen herkesin denemek isteyeceği bir tarif. 




Malzemeler
  • Yarım kilo kuşbaşı et
  • 2 Soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 2 Domates
  • 1 Tatlı kaşığı salça
  • 1 Biber
  • Tuz, kekik, karabiber
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
Yapımı
  • Sac tavayı ısınması için ocağa alalım ve ısındıktan sonra etlerimizi ekleyip etlerin üzerini bir tencere kapağı yardımıyla kapatalım. 
  • Ayrı bir tavada soğanları ince ince doğrayıp sıvıyağ ile kavuralım. Üzerine sarımsakları ve sırayla ince doğradığımız domates ve biberi ekleyelim. Domatesin üzerine daha iyi pişmesi için bir tutam tuz ve karabiber  atalım.
  • Domateslerin içine 1 tatlı kaşığı salça da ekledikten sonra kısık ateşte bir taşım kaynatalım. 
  • Bu sırada etleri karıştıralım suyunu saldılarsa etler suyunu çekene kadar biraz daha pişirelim ve üzerine kekik serpelim.
  • Kekik etli yemeklere, karabiberse domatesli yemeklere en çok yakışan baharatlardır. 
  • Etlerin üzerine domatesleri de ekledikten sonra kısık ateşte 20 dakika kadar pişirdikten sonra servise artık hazır. 

Bir Kabak Çiçeği Dolması Hikayesi



Bugün blogumda yazacağım tarif bildiğim en narin en hassas yemek. Bana göre yemeklerin leydisi kabak çiçeği dolması. Neden böyle söylediğimi kabak çiçeği dolması yiyenler anladı, ilk kez görenler de yazıyı okumaya devam etsin. 
Hazırsanız bayram tatilinde memleketim Niğde/Kayırlı'da topladığım kabak çiçekleriyle olan hikayemiz başlıyor :) 



Saatler sabah 6.22yi gösterirken Güneş'ten hızlı davranmaya çalışıp çiçekleri toplamaya başladım. Kabak çiçekleri her gün yeniden bolca açıyor fakat toplamak için zaman kısıtlı güneş yükselmeye başladıktan sonra kapanıyor ve soluyorlar. 
Zaten kabak çiceğini toplayabileceğimiz sadece 2-3 ay var yılın diğer zamanlarında yetişmiyorlar. 
Topladığımız çiçeklerden kabak olmuyor. Kabak olan çiçeklerin alt kısmında büyümekte olan kabakları kolayca görüyoruz ve onlara çiçek toplarken hiç ellemiyoruz. Bir nevi her sabah yeniden açan yalancı çiçekler. 

     

Eve bir kova kabak çiçeğiyle döndükten sonra kabağın iç harcını hazırlamaya başlayalım. Kabak Çiçeği Ege Bölgesinde zeytinyağı, pirinç, kuş üzümü gibi malzemelerle doldurulurken bizde durum böyle değil. Niğde'de bulgur, domates, bahçedeki yeşilliklerle doldurulur üzerine de piştikten sonra kavrulmuş soğan dökülür. 
Üzüm yaprağını sarıp dolma yapma fikrini kimin bulduğunu düşünürken, kabak çiçeğini doldurma fikrinin kim tarafından bulunduğu bende daha da merak uyandırıyor. 
Tabi şimdiki gibi her yerde market yok insanlar yetişen çeşitli bitkilerden yemek yaparak bu lezzeti bize kazandırmışlar diyorum. Tabi eskiden pirinç pahalı bulgurlar yapılırmış, yani orijinali de bulgurla yapılanıdır. Şu aralar üzüldüğüm şeylerden biri de Giritlilerin yani Yunanistan'ın bu yemeğimizi de sahiplenmeye çalışmasıdır.  


Bahçeye girip bir tutam maydanoz ve dereotu aldım ve meraklı tavuklar elimdekilere şöyle bir bakış attı neyse ki karınları toktu ve pek ilgilerini çekmedi. 


Kabak çiçeği dolmasının olmazsa olmazlarından biri bolca nanedir tazesini bulamazsanız kurusunu
bolca kullanın. Çiçek piştikten sonra zar gibi ince bir yapı haline geliyor bu yüzden kullanabildiğiniz kadar damak tadınıza göre bolca baharat kullanın.

İç Harç İçin Malzemeler:

30-35 adet kabak çiçeği için;
1 su bardağı pirinç( isteğe bağlı)
1 Su bardağı bulgur
2 orta baş soğan
2 Diş sarımsak
Yarım demetten biraz daha az maydanoz
3-4 dal nane
3-4 dal dereotu
Tuz
Pul biber
Karabiber
Kimyon( varsa yenibahar)
  1 Kaşık salça ya da 1 büyük ince ince doğranmış domates

İç Harç Yapımı
Soğanlar ince ince doğrandıktan sonra biraz yağ ile kavrulur ve üzerine domates ya da salça ilave edilip yıkanan pirinç ve bulgur, sarımsaklar ve baharatlar eklenip ocağın altı kapatılır. Yeşillikler de ince ince doğrandıktan sonra iç harca ilave edilip karıştırılır.


Artık doldurmaya geçebiliriz.




Öncelikle arka kısmındaki bu kılçık gibi hafif dikenli yeşil sapları temizliyoruz ve çiçekleri suya atıyoruz hem temizlensin hem açsın diye.
" Kabak çiçeği gibi açmak" deyimi belki de buradan geliyordur kim bilir :)






Fotoğraftaki sıralamaya göre kabak çiçeğinin içine az miktarda iç harçtan koydum çünkü şişen pirinç ve bulgur incecik kabak çiçeğini kolayca patlatırdı.
Tencereye yavaş yavaş dizdikten sonra üzerine geçmeyecek kadar ılık su dökelim ama haşırt diye değil yavaş yavaş ve ince ince dökelim çünkü unutmayalım ki kabak çiçeği dolması yemeklerin leydisi. Sertçe dökülen su çiçeği parçalayabilir. Üzerine biraz yağ ekleyip
Yaklaşık yarım saat kadar kısık ateşte piştikten sonra üzerine biraz yağda iyice kavrulmuş bol kuru soğan ekliyoruz.
İsterseniz sıcak, isterseniz soğuk, isterseniz limon sıkıp, isterseniz de sarımsaklı yoğurtla mideye indiriyoruz.

MUTLU SON




Bugün blogumda yazacağım tarif bildiğim en narin en hassas yemek. Bana göre yemeklerin leydisi kabak çiçeği dolması. Neden böyle söylediğimi kabak çiçeği dolması yiyenler anladı, ilk kez görenler de yazıyı okumaya devam etsin. 
Hazırsanız bayram tatilinde memleketim Niğde/Kayırlı'da topladığım kabak çiçekleriyle olan hikayemiz başlıyor :) 



Saatler sabah 6.22yi gösterirken Güneş'ten hızlı davranmaya çalışıp çiçekleri toplamaya başladım. Kabak çiçekleri her gün yeniden bolca açıyor fakat toplamak için zaman kısıtlı güneş yükselmeye başladıktan sonra kapanıyor ve soluyorlar. 
Zaten kabak çiceğini toplayabileceğimiz sadece 2-3 ay var yılın diğer zamanlarında yetişmiyorlar. 
Topladığımız çiçeklerden kabak olmuyor. Kabak olan çiçeklerin alt kısmında büyümekte olan kabakları kolayca görüyoruz ve onlara çiçek toplarken hiç ellemiyoruz. Bir nevi her sabah yeniden açan yalancı çiçekler. 

     

Eve bir kova kabak çiçeğiyle döndükten sonra kabağın iç harcını hazırlamaya başlayalım. Kabak Çiçeği Ege Bölgesinde zeytinyağı, pirinç, kuş üzümü gibi malzemelerle doldurulurken bizde durum böyle değil. Niğde'de bulgur, domates, bahçedeki yeşilliklerle doldurulur üzerine de piştikten sonra kavrulmuş soğan dökülür. 
Üzüm yaprağını sarıp dolma yapma fikrini kimin bulduğunu düşünürken, kabak çiçeğini doldurma fikrinin kim tarafından bulunduğu bende daha da merak uyandırıyor. 
Tabi şimdiki gibi her yerde market yok insanlar yetişen çeşitli bitkilerden yemek yaparak bu lezzeti bize kazandırmışlar diyorum. Tabi eskiden pirinç pahalı bulgurlar yapılırmış, yani orijinali de bulgurla yapılanıdır. Şu aralar üzüldüğüm şeylerden biri de Giritlilerin yani Yunanistan'ın bu yemeğimizi de sahiplenmeye çalışmasıdır.  


Bahçeye girip bir tutam maydanoz ve dereotu aldım ve meraklı tavuklar elimdekilere şöyle bir bakış attı neyse ki karınları toktu ve pek ilgilerini çekmedi. 


Kabak çiçeği dolmasının olmazsa olmazlarından biri bolca nanedir tazesini bulamazsanız kurusunu
bolca kullanın. Çiçek piştikten sonra zar gibi ince bir yapı haline geliyor bu yüzden kullanabildiğiniz kadar damak tadınıza göre bolca baharat kullanın.

İç Harç İçin Malzemeler:

30-35 adet kabak çiçeği için;
1 su bardağı pirinç( isteğe bağlı)
1 Su bardağı bulgur
2 orta baş soğan
2 Diş sarımsak
Yarım demetten biraz daha az maydanoz
3-4 dal nane
3-4 dal dereotu
Tuz
Pul biber
Karabiber
Kimyon( varsa yenibahar)
  1 Kaşık salça ya da 1 büyük ince ince doğranmış domates

İç Harç Yapımı
Soğanlar ince ince doğrandıktan sonra biraz yağ ile kavrulur ve üzerine domates ya da salça ilave edilip yıkanan pirinç ve bulgur, sarımsaklar ve baharatlar eklenip ocağın altı kapatılır. Yeşillikler de ince ince doğrandıktan sonra iç harca ilave edilip karıştırılır.


Artık doldurmaya geçebiliriz.




Öncelikle arka kısmındaki bu kılçık gibi hafif dikenli yeşil sapları temizliyoruz ve çiçekleri suya atıyoruz hem temizlensin hem açsın diye.
" Kabak çiçeği gibi açmak" deyimi belki de buradan geliyordur kim bilir :)






Fotoğraftaki sıralamaya göre kabak çiçeğinin içine az miktarda iç harçtan koydum çünkü şişen pirinç ve bulgur incecik kabak çiçeğini kolayca patlatırdı.
Tencereye yavaş yavaş dizdikten sonra üzerine geçmeyecek kadar ılık su dökelim ama haşırt diye değil yavaş yavaş ve ince ince dökelim çünkü unutmayalım ki kabak çiçeği dolması yemeklerin leydisi. Sertçe dökülen su çiçeği parçalayabilir. Üzerine biraz yağ ekleyip
Yaklaşık yarım saat kadar kısık ateşte piştikten sonra üzerine biraz yağda iyice kavrulmuş bol kuru soğan ekliyoruz.
İsterseniz sıcak, isterseniz soğuk, isterseniz limon sıkıp, isterseniz de sarımsaklı yoğurtla mideye indiriyoruz.

MUTLU SON


Sebzeli Tepsi Kebabı





İftar için hem hafif hem de çok besleyici bir tarifim var:  Sebzeli Tepsi Kebabı




Malzemeler 

1,5 kilo patlıcan 
4 patates
2 kabak
2 çarliston biber
2 domates

Köftesi için;
400 gram kıyma 
Yarım paket köfte harcı
1 yumurta 
2 yemek kaşığı kadar bayatlamış ekmek ufağı
1 biber bir kaç dal maydanoz ve dereotu
3 diş sarımsak 
1 tane soğan

Üzerine sos için
1 çay kaşığı salça 
1 çay kaşığı köri 
Yarım çay kaşığı karabiber
Damak tadınıza göre tuz
1 su bardağı sıcak su 

Yapımı

Öncelikle köfteleri hazırlayıp dolapta dinlendirmemiz gerek. Mutfak robotuna biberi, sarımsağı, dereotu ve maydanozu son olarak da soğanı 2 parçaya bölüp mutfak robotunu çalıştıralım. Tüm malzemeler ince ince doğrandıktan sonra kıymanın üzerine dökelim ve yumurta, köfte harcı ve bayat ekmeği ekleyelim. 
5 dakika yoğurduktan sonra ağzını kapalım ve dolaba alalım. 
Patlıcanların kabuğunu şerit halinde kesip 2 cm kalınlığında yuvarlak olarak doğrayalım. Bir kabın içine koyup üzerine tuz atıp su ekleyelim ki acısı çıksın. 
Daha sonra sırasıyla kabakları, patlıcanları biberleri ve domatesleri daire şeklinde doğrayalım. 
Sudan çıkardığımız patlıcanları yağda 2 dakika kadar kızartalım. Sırasıyla kabak ve patatesleri de kızartacağız fakat pişmesine gerek yok. 2 dakika kızartmak onları lezzetlendirmek için yeterli. Kızarttığımız sebzeleri yağlı kağıt üzerine alalım. Yuvarlak bir tepsiye malzemeleri sırayla dizelim. Köfteleri de aynı sebzeler gibi yuvarlak şekil vererek dizelim. Fotoğraftaki gibi tüm tepsi dolunca üzerine salça, köri, karabiber ve sıcak su döktüğümüz karışımı döküp önceden ısıtılmış 200 derece fırında yaklaşık 40-50 dakika kadar pişirelim.





İftar için hem hafif hem de çok besleyici bir tarifim var:  Sebzeli Tepsi Kebabı




Malzemeler 

1,5 kilo patlıcan 
4 patates
2 kabak
2 çarliston biber
2 domates

Köftesi için;
400 gram kıyma 
Yarım paket köfte harcı
1 yumurta 
2 yemek kaşığı kadar bayatlamış ekmek ufağı
1 biber bir kaç dal maydanoz ve dereotu
3 diş sarımsak 
1 tane soğan

Üzerine sos için
1 çay kaşığı salça 
1 çay kaşığı köri 
Yarım çay kaşığı karabiber
Damak tadınıza göre tuz
1 su bardağı sıcak su 

Yapımı

Öncelikle köfteleri hazırlayıp dolapta dinlendirmemiz gerek. Mutfak robotuna biberi, sarımsağı, dereotu ve maydanozu son olarak da soğanı 2 parçaya bölüp mutfak robotunu çalıştıralım. Tüm malzemeler ince ince doğrandıktan sonra kıymanın üzerine dökelim ve yumurta, köfte harcı ve bayat ekmeği ekleyelim. 
5 dakika yoğurduktan sonra ağzını kapalım ve dolaba alalım. 
Patlıcanların kabuğunu şerit halinde kesip 2 cm kalınlığında yuvarlak olarak doğrayalım. Bir kabın içine koyup üzerine tuz atıp su ekleyelim ki acısı çıksın. 
Daha sonra sırasıyla kabakları, patlıcanları biberleri ve domatesleri daire şeklinde doğrayalım. 
Sudan çıkardığımız patlıcanları yağda 2 dakika kadar kızartalım. Sırasıyla kabak ve patatesleri de kızartacağız fakat pişmesine gerek yok. 2 dakika kızartmak onları lezzetlendirmek için yeterli. Kızarttığımız sebzeleri yağlı kağıt üzerine alalım. Yuvarlak bir tepsiye malzemeleri sırayla dizelim. Köfteleri de aynı sebzeler gibi yuvarlak şekil vererek dizelim. Fotoğraftaki gibi tüm tepsi dolunca üzerine salça, köri, karabiber ve sıcak su döktüğümüz karışımı döküp önceden ısıtılmış 200 derece fırında yaklaşık 40-50 dakika kadar pişirelim.

Niğde Çöreği




Yeniden merhaba,  Mart ayında Niğde'ye gittiğimizde fırına girip çörek yapmıştık hem güzel hem de lezzetli olan bu deneyimimi size bol fotoğraflı şekilde anlatacağım. Okurken burnunuza fırından yeni çıkmış çörek kokusu gelmesi dileğiyle :)






Öncelikle tarif ya da ölçü vermeden bu çöreklerin nasıl yapıldığını bahsedeceğim. Her yörenin kendine has ekmekleri vardır, kimi tandırda kimi sac tavada kimi de kuyulara ateş yakılarak duvarlarına yapıştırılarak pişirilir. Her birinin de kendine özel tadı vardır. 
Niğde'de pişirilen ekmeklere çörek ismi veriliyor ve ekmek pişirilen yere de fırın deniyor. Fırınlar 2 bölümlü evler gibi. Bir bölümünde fırını yakmak için kullanılıyor, diğer bölümünde de hamurlar parça parça alınıyor ve fırınlanıp pişiriliyor. 


İşte iki odalı fırının ilk bölümü, genelde saman ve çalı çırpı yakılarak fırın güzelce ısıtılıyor.


Fırın bir defa yakılıyor ve ekmekler sürüldükten sonra ateşin közü çörekleri pişiriyor. Fırın yanmışken sadece çörek değil güveçte yemekler, tepside kek ya da börek de pişiriliyor. 


Fırının ekmek sürülen bölümünden. Bu ateş fırın taşlarını tamamen ısıtacak ve kor haline gelen ateş sayesinden ekmekler yanmadan güzelce pişecek. 



Fırın yandıktan sonra ucunda ıslak bir bez sarılı sopayla siliniyor ki is ve toz ekmek hamurlarına yapışmasın. 


Yaklaşık 180 cmlik kocaman tahta kaşığa benzer bir kaşıkla ekmek hamurları fırın taşının içine gönderiliyor ve ağzı demir bir kapakla kapatılıyor. 




Pişen çörekler yine aynı büyük kaşığa benzeyen yörede"kürek" adını verilen tahtalarla alınıyor.
Çörek hamuru un, süt, tuz, maya ve peynir suyundan oluşuyor. Daha yumuşak olması için çiğ patates rendesi de katanları görmüştüm. Kıvamına gelirken çok cıvık bir hamur oluyor. Hamurlar portakaldan biraz daha büyük parçalar halinde tezgahın üzerine temiz bir bez üzerine alınıyor ve elle yayılıp üzerine de süt, yumurta ve çörek otu karışımı sürülüyor. 



İşte fırından çıkmış sıcağı el yakan mis kokulu çörekler...


Fırının 2 tezgahı var. Fırının hamur sürülen yerine yakın olan tezgahta hamur bezeleri alınıyor ve diğer uçtaki tezgahlara da pişen ekmekler diziliyor. 





Bir defada 100 tane de çörek yapılsa derin dondurucularda saklanırsa aylarca taze taze tüketilebilir. 


Biz o gün peynirli çörekler de yapmıştık. Peynirlisi, kıymalısı, patateslisi. yumurtalısı, otlusu, sucuklusu ve daha bir çok çeşidi yapılıyor. Keşke dedim, keşke ninelerimiz tüm bu malzemeleri ayrı ayrı çöreklerde değil de bir tanesinde kullansaydı da pizzanın ana vatanı Niğde olsaydı. Kısmet diyorum fakat pizza kadar ünlü olmasa da ondan daha lezzetli olduğu gerçek. Bir gün yolunuz Niğde2ye özellikle de Kayırlı Kasabası'na düşerse yanan bir fırının önünde durun. Misafirperver, gönlü bol insanımız size o çöreklerden ikram etmeden sizi bırakmaz. 
Memleketin her yerinde öyle güzel yemekler var ki  duam ileriki yıllarda bu geleneklerin devam etmesi. Fırınlardan çıkan dumanın, etrafa yayılan mis gibi çörek kokusunun hiç bitmemesi...

Sevgilerimle




Yeniden merhaba,  Mart ayında Niğde'ye gittiğimizde fırına girip çörek yapmıştık hem güzel hem de lezzetli olan bu deneyimimi size bol fotoğraflı şekilde anlatacağım. Okurken burnunuza fırından yeni çıkmış çörek kokusu gelmesi dileğiyle :)






Öncelikle tarif ya da ölçü vermeden bu çöreklerin nasıl yapıldığını bahsedeceğim. Her yörenin kendine has ekmekleri vardır, kimi tandırda kimi sac tavada kimi de kuyulara ateş yakılarak duvarlarına yapıştırılarak pişirilir. Her birinin de kendine özel tadı vardır. 
Niğde'de pişirilen ekmeklere çörek ismi veriliyor ve ekmek pişirilen yere de fırın deniyor. Fırınlar 2 bölümlü evler gibi. Bir bölümünde fırını yakmak için kullanılıyor, diğer bölümünde de hamurlar parça parça alınıyor ve fırınlanıp pişiriliyor. 


İşte iki odalı fırının ilk bölümü, genelde saman ve çalı çırpı yakılarak fırın güzelce ısıtılıyor.


Fırın bir defa yakılıyor ve ekmekler sürüldükten sonra ateşin közü çörekleri pişiriyor. Fırın yanmışken sadece çörek değil güveçte yemekler, tepside kek ya da börek de pişiriliyor. 


Fırının ekmek sürülen bölümünden. Bu ateş fırın taşlarını tamamen ısıtacak ve kor haline gelen ateş sayesinden ekmekler yanmadan güzelce pişecek. 



Fırın yandıktan sonra ucunda ıslak bir bez sarılı sopayla siliniyor ki is ve toz ekmek hamurlarına yapışmasın. 


Yaklaşık 180 cmlik kocaman tahta kaşığa benzer bir kaşıkla ekmek hamurları fırın taşının içine gönderiliyor ve ağzı demir bir kapakla kapatılıyor. 




Pişen çörekler yine aynı büyük kaşığa benzeyen yörede"kürek" adını verilen tahtalarla alınıyor.
Çörek hamuru un, süt, tuz, maya ve peynir suyundan oluşuyor. Daha yumuşak olması için çiğ patates rendesi de katanları görmüştüm. Kıvamına gelirken çok cıvık bir hamur oluyor. Hamurlar portakaldan biraz daha büyük parçalar halinde tezgahın üzerine temiz bir bez üzerine alınıyor ve elle yayılıp üzerine de süt, yumurta ve çörek otu karışımı sürülüyor. 



İşte fırından çıkmış sıcağı el yakan mis kokulu çörekler...


Fırının 2 tezgahı var. Fırının hamur sürülen yerine yakın olan tezgahta hamur bezeleri alınıyor ve diğer uçtaki tezgahlara da pişen ekmekler diziliyor. 





Bir defada 100 tane de çörek yapılsa derin dondurucularda saklanırsa aylarca taze taze tüketilebilir. 


Biz o gün peynirli çörekler de yapmıştık. Peynirlisi, kıymalısı, patateslisi. yumurtalısı, otlusu, sucuklusu ve daha bir çok çeşidi yapılıyor. Keşke dedim, keşke ninelerimiz tüm bu malzemeleri ayrı ayrı çöreklerde değil de bir tanesinde kullansaydı da pizzanın ana vatanı Niğde olsaydı. Kısmet diyorum fakat pizza kadar ünlü olmasa da ondan daha lezzetli olduğu gerçek. Bir gün yolunuz Niğde2ye özellikle de Kayırlı Kasabası'na düşerse yanan bir fırının önünde durun. Misafirperver, gönlü bol insanımız size o çöreklerden ikram etmeden sizi bırakmaz. 
Memleketin her yerinde öyle güzel yemekler var ki  duam ileriki yıllarda bu geleneklerin devam etmesi. Fırınlardan çıkan dumanın, etrafa yayılan mis gibi çörek kokusunun hiç bitmemesi...

Sevgilerimle

PELİZE



Bilenleriniz var mıdır Pelizeyi ? Bazı yörelerde palize, bazı yörelerde palaze denilen bu tatlıya Niğde'de "Pelize" adı verilmiş ve yöresel tatlılarından biridir. Pelize önce Selçukluların sonra da Osmanlı saray mutfağının önemli tatlılarından biriymiş. Günümüzde bilen tadan çok az olan bu tatlıyı unutulmasın gelecek nesillerde de belki bilen eden birileri olur diye yazmak istedim. 

Çocuklara pekmez yedirmenin en güzel halidir Pelize. İçine ekstradan şeker konulmaması da cabası. 



Görünüş olarak çikolatalı pudinge benzese de içinde onun gibi katlı maddeleri ve şeker yok. Doğal, besleyici ve bir o kadar da lezzetli olan bu tatlının bu kadar az bilinmesi biraz üzücü. 
Deneyin, ikram edin, tüketin efenim. 
Nasıl yapacağımıza gelirsek ben aşağıdaki ölçülerden 4 kase pelize elde ettim ama siz küçük kaseler kullanarak 6-8 kişilik yapabilirsiniz

MALZEMELER
  • 2 su bardağı üzüm pekmezi
  • 3 su bardağı su 
  • 8 yemek kaşığı un 
YAPILIŞI
  • Öncelikle pekmezle unu güzelce çırpıyoruz. Zamanında çatalla çırpılırmış ama biz teknolojinin nimetlerinde faydalanıp mikserle çırpıyoruz. Un tamamen kaybolduktan sonra bir kaşıkla yavaş yavaş karıştırıp suyunu ekliyoruz.

  • Karıştırırken çektiğim bu fotoğraftaki gibi karamel rengi pişmeye başladıkça çikolata rengine dönecek. 
  • Kısık ateşte sürekli hızlı hızlı karıştırmanız gerek. Aksi taktirde altına tutabilir. 


  • Pelize pişmeye başladıkça topak topak olacak o topaklanmalar sizi korkutmasın zaten bir kaç dakika sonra topaklanmalar karıştırdıkça kaybolacak. 
  • Topaklanmalar kaybolunca ocağın altını kapatın ve kaselere pay edin işte bu kadar basit.

Üzerini süslerken kullandığım şey görünüş olarak bademe benzese de badem değil, kayısı çekirdeği. Niğde de hemen herkesin bağlarında bahçelerinde kayısı ağacı vardır ve tatlı kayısıları eline çekiç alıp kırmayan mı var. Bu nedenle ceviz fındık gibi şeylerle değil de o çok sevdiğimiz kayısı çekirdeğiyle süsledim. Zaten kayısı çekirdeği kadar yakışacak başka bir kuruyemiş yok bu tatlıya. 
Kayısı çekirdeğini artık aktarlarda rahatça bulabiliyorsunuz. 

 
Soldaki badem, sağdaki kayısı çekirdeği. Görüldüğü gibi bademin yavrusu gibi. Kayısı çekirdekleri tatlı ve acı olmak üzere 2 çeşit oluyor. Hodayı cinsi olan kayısı çekirdekleri acı oluyor ve ilaç sanayisinde kullanılıyor. Ayrıca kayısı çekirdeğinin kanseri engellediği söyleniyor. Malatya ülkemizin en az kanser vakası görülen ili olması da bu bilgiyi kanıtlar nitelikte. Tabi her şeyin fazlasının zarar olduğunu söylemekte fayda var. Fazla yersek karın ağrısı, mide bulantısı ve cırcır yapabilir. 

Son olarak eklemek istediğim şey kültürümüzün yemeklerine sahip çıkalım. Belki şimdi olmasa bile ilerleyen yıllarda fast- food yemekleri kültürümüze hızla giriyor ve bir çok yemeğimiz zamanla unutulup gidecek. Bu kötülüğü gelecek nesillere yapmayalım. Mutfak kültürümüze sahip çıkalım. 
sevgilerimle...




Bilenleriniz var mıdır Pelizeyi ? Bazı yörelerde palize, bazı yörelerde palaze denilen bu tatlıya Niğde'de "Pelize" adı verilmiş ve yöresel tatlılarından biridir. Pelize önce Selçukluların sonra da Osmanlı saray mutfağının önemli tatlılarından biriymiş. Günümüzde bilen tadan çok az olan bu tatlıyı unutulmasın gelecek nesillerde de belki bilen eden birileri olur diye yazmak istedim. 

Çocuklara pekmez yedirmenin en güzel halidir Pelize. İçine ekstradan şeker konulmaması da cabası. 



Görünüş olarak çikolatalı pudinge benzese de içinde onun gibi katlı maddeleri ve şeker yok. Doğal, besleyici ve bir o kadar da lezzetli olan bu tatlının bu kadar az bilinmesi biraz üzücü. 
Deneyin, ikram edin, tüketin efenim. 
Nasıl yapacağımıza gelirsek ben aşağıdaki ölçülerden 4 kase pelize elde ettim ama siz küçük kaseler kullanarak 6-8 kişilik yapabilirsiniz

MALZEMELER
  • 2 su bardağı üzüm pekmezi
  • 3 su bardağı su 
  • 8 yemek kaşığı un 
YAPILIŞI
  • Öncelikle pekmezle unu güzelce çırpıyoruz. Zamanında çatalla çırpılırmış ama biz teknolojinin nimetlerinde faydalanıp mikserle çırpıyoruz. Un tamamen kaybolduktan sonra bir kaşıkla yavaş yavaş karıştırıp suyunu ekliyoruz.

  • Karıştırırken çektiğim bu fotoğraftaki gibi karamel rengi pişmeye başladıkça çikolata rengine dönecek. 
  • Kısık ateşte sürekli hızlı hızlı karıştırmanız gerek. Aksi taktirde altına tutabilir. 


  • Pelize pişmeye başladıkça topak topak olacak o topaklanmalar sizi korkutmasın zaten bir kaç dakika sonra topaklanmalar karıştırdıkça kaybolacak. 
  • Topaklanmalar kaybolunca ocağın altını kapatın ve kaselere pay edin işte bu kadar basit.

Üzerini süslerken kullandığım şey görünüş olarak bademe benzese de badem değil, kayısı çekirdeği. Niğde de hemen herkesin bağlarında bahçelerinde kayısı ağacı vardır ve tatlı kayısıları eline çekiç alıp kırmayan mı var. Bu nedenle ceviz fındık gibi şeylerle değil de o çok sevdiğimiz kayısı çekirdeğiyle süsledim. Zaten kayısı çekirdeği kadar yakışacak başka bir kuruyemiş yok bu tatlıya. 
Kayısı çekirdeğini artık aktarlarda rahatça bulabiliyorsunuz. 

 
Soldaki badem, sağdaki kayısı çekirdeği. Görüldüğü gibi bademin yavrusu gibi. Kayısı çekirdekleri tatlı ve acı olmak üzere 2 çeşit oluyor. Hodayı cinsi olan kayısı çekirdekleri acı oluyor ve ilaç sanayisinde kullanılıyor. Ayrıca kayısı çekirdeğinin kanseri engellediği söyleniyor. Malatya ülkemizin en az kanser vakası görülen ili olması da bu bilgiyi kanıtlar nitelikte. Tabi her şeyin fazlasının zarar olduğunu söylemekte fayda var. Fazla yersek karın ağrısı, mide bulantısı ve cırcır yapabilir. 

Son olarak eklemek istediğim şey kültürümüzün yemeklerine sahip çıkalım. Belki şimdi olmasa bile ilerleyen yıllarda fast- food yemekleri kültürümüze hızla giriyor ve bir çok yemeğimiz zamanla unutulup gidecek. Bu kötülüğü gelecek nesillere yapmayalım. Mutfak kültürümüze sahip çıkalım. 
sevgilerimle...


İçli Köfte Tarifi

Merhabalar bugün bu blogdaki ilk yazım. Bu blog sayesinde yüzlerce kişiyle deneyimlerimi paylaşmayı, sizlerle paylaştıkça da işimi daha iyi yapmayı hedefliyorum.

İlk tarifim içli köfte çünkü yapmayı en çok sevdiğim lezzetlerden biri. Yapımı zor görünse de bazı minik detaylar şinizi kolaylaştıracak. Şimdi tarife geçelim vereceğim ölçülerle ortalama 50-55 içli köfte elde edilebilir. Size fazla gelirse kalan içli köfteleri buzdolabında saklayabilir dilediğinizde çıkarıp tüketebilirsiniz.


MALZEMELER

 Hamuru İçin:

- 1 su bardağı irmik
- 3 su bardağı köftelik bulgur
-2 yumurta
- 1 tatlı kaşığı biber salçası
- 1 tatlı kaşığı domates salçası
-1 tatlı kaşığı tuz
- dilerseniz bir tutam karabiber ve 1 tutam tuz
-2 orta boy haşlanmış patates


İÇ HARCI İÇİN:
-300 gram kıyma
-4 orta boy soğan
- 1 çay bardağı çekilmiş ceviz
- 1 tatlı kaşığı domates salçası
- bir tutam tuz ve bir tutam karabiber


YAPILIŞI 



- Bir yoğurtma kabının içine köftelik bulguru alalım ve ılık suyla ıslatalım. Su 1 su bardağı kadar yeterli ama elinizle bulguru karıştırın ki kuru bulgur kalmasın eğer kuru yer kalırsa biraz daha suyla ıslatın.
-Ayrı bir tabakta irmiği de ıslatın ama birbirine karıştırmayın en sonda birbiriyle karışacaklar.
-İç harcını hazırlamak için; kıymayı bir tavaya koyun ve harlı ateşte pişirin ki suyunu salmadan pişsin.
kıymalar pişerken 4 soğanı ince ince doğrayın ve kıyma piştikten sonra üzerine sıvıyağ ekleyip soğanları katın. Soğanlar öldükten sonra salçayı ve baharatları ekleyip salçanın kokusu çıkana kadar kavurun.
En sona da cevizini ekleyip ocağın altını kapatın. soğusun kenarda.
içli köftenin hamurunu hazırlamaya devam edelim. yoğurma kabının içindeki bulguru su katarak biraz daha yoğuralım. Bulgurun diriliği gittikten sonra salçaları, baharatlarını ve tuzunu ekleyip haşlanmış patatesleri rendeleyerek katalım. Eskiden daha iyi tutması için un katardım ama patatesin içindeki nişasta daha güzel tutuyormuş artık patatesle yapıyorum.
- Tekrar tüm malzemeleri yoğuralım ve 2 yumurtayı kırıp biraz daha yoğurduktan sonra suyla şişirdiğimiz irmiği ekleyip yoğurtma işlemine devam edelim. Ara ara hamurun üzerine elinizle su atarak yoğurun ki hamur daha da bütün olsun.
- Büyükçe bir kasenin içine 1 yemek kaşığı kadar tuz koyup üzerine su doldurun. Bu tuzlu suyla içli köftenin dış harcını açacağız.
- Köfteleri resimdeki gibi açtıktan sonra içini doldurup ağzını kapatıyoruz.
- hazırladığımız köfteleri ister yağda isterseniz de suda haşlayarak pişirebilirsiniz.
Ben baya fazla yapmıştım ve dolap poşetlerine koyup derin dondurucuya koydum. Sizde canınız istediğinde hemen çıkarıp pişirmek isterseniz derin dondurucuda saklayabilirsiniz.



PÜF NOKTALARI VE PİŞİRİLMESİ 
- Ceviz büyüklüğünde parçalar alın ve bir kabın içine 1 yemek kaşığı kadar tuz atın ve üzerine 2 su bardağı kadar su dökün. Bol tuzlu su pişerken köftelerin dağılmasını önler.
- Açarken baş parmağınızı kullanın ve eliniz mutlaka hep ıslak olsun. 
- Kıymalı harcı çay kaşığıyla koyun ve fazla doldurmayın. Patlamasını kimse istemez :)
- Yukarıdaki fotoğrafta adım adım resimledim. 
- Başlangıçta yuvarlak şekil vererek başlayın. Bu öğrenmenizi kolaylaştırır.

* Pişirirken haşlama, kızartma ve hem haşlayıp hem de kızartma yöntemlerini kullanabilirsiniz.
-Haşlamak isterseniz; 2 litre kaynar suya 1 yemek kaşığı tuz atın. Çok iyi kaynayan suyun içine köfteleri bırakmaya başlayın. Suyun yüzüne çıkmaya başlayan köfteler pişmiş demektir. Sudan aldığınız köftelerin üzerine ikram ederken eritilmiş tereyağı gezdirebilirsiniz.
- Kızartmak isterseniz; 2 su bardağı sıvıyağı kızartma tavasına dökün ve ısınınca köftelerinizi kızartın. 

- Hem haşlayıp hem kızartmak isterseniz( benim kullandığım yöntem de bu ); 2 litre kaynayan suyun içine attığınız köfteleri suyun yüzüne çıkmaya başlayınca alın ve bir tepsiye koyun. Tencerenizin büyüklüğüne göre tek seferde 10 tane kadar köfte atılabilir. Daha sonra kızartma tavasına sıvı yağ dökün (1 su bardağı kadar) ısınınca köfteleri tavaya koyun ve her yerini hafif rengi değişene kadar kızartın. Bu yöntem de yağı daha az çektiğini fark edeceksiniz. Bol limon sıkıp afiyetle tüketin :)

Benim içli köfte tarifim böyleydi. Umarım denersiniz. Eğer deneyip yorumlarınızı paylaşırsanız beni çok mutlu edersiniz.

Merhabalar bugün bu blogdaki ilk yazım. Bu blog sayesinde yüzlerce kişiyle deneyimlerimi paylaşmayı, sizlerle paylaştıkça da işimi daha iyi yapmayı hedefliyorum.

İlk tarifim içli köfte çünkü yapmayı en çok sevdiğim lezzetlerden biri. Yapımı zor görünse de bazı minik detaylar şinizi kolaylaştıracak. Şimdi tarife geçelim vereceğim ölçülerle ortalama 50-55 içli köfte elde edilebilir. Size fazla gelirse kalan içli köfteleri buzdolabında saklayabilir dilediğinizde çıkarıp tüketebilirsiniz.


MALZEMELER

 Hamuru İçin:

- 1 su bardağı irmik
- 3 su bardağı köftelik bulgur
-2 yumurta
- 1 tatlı kaşığı biber salçası
- 1 tatlı kaşığı domates salçası
-1 tatlı kaşığı tuz
- dilerseniz bir tutam karabiber ve 1 tutam tuz
-2 orta boy haşlanmış patates


İÇ HARCI İÇİN:
-300 gram kıyma
-4 orta boy soğan
- 1 çay bardağı çekilmiş ceviz
- 1 tatlı kaşığı domates salçası
- bir tutam tuz ve bir tutam karabiber


YAPILIŞI 



- Bir yoğurtma kabının içine köftelik bulguru alalım ve ılık suyla ıslatalım. Su 1 su bardağı kadar yeterli ama elinizle bulguru karıştırın ki kuru bulgur kalmasın eğer kuru yer kalırsa biraz daha suyla ıslatın.
-Ayrı bir tabakta irmiği de ıslatın ama birbirine karıştırmayın en sonda birbiriyle karışacaklar.
-İç harcını hazırlamak için; kıymayı bir tavaya koyun ve harlı ateşte pişirin ki suyunu salmadan pişsin.
kıymalar pişerken 4 soğanı ince ince doğrayın ve kıyma piştikten sonra üzerine sıvıyağ ekleyip soğanları katın. Soğanlar öldükten sonra salçayı ve baharatları ekleyip salçanın kokusu çıkana kadar kavurun.
En sona da cevizini ekleyip ocağın altını kapatın. soğusun kenarda.
içli köftenin hamurunu hazırlamaya devam edelim. yoğurma kabının içindeki bulguru su katarak biraz daha yoğuralım. Bulgurun diriliği gittikten sonra salçaları, baharatlarını ve tuzunu ekleyip haşlanmış patatesleri rendeleyerek katalım. Eskiden daha iyi tutması için un katardım ama patatesin içindeki nişasta daha güzel tutuyormuş artık patatesle yapıyorum.
- Tekrar tüm malzemeleri yoğuralım ve 2 yumurtayı kırıp biraz daha yoğurduktan sonra suyla şişirdiğimiz irmiği ekleyip yoğurtma işlemine devam edelim. Ara ara hamurun üzerine elinizle su atarak yoğurun ki hamur daha da bütün olsun.
- Büyükçe bir kasenin içine 1 yemek kaşığı kadar tuz koyup üzerine su doldurun. Bu tuzlu suyla içli köftenin dış harcını açacağız.
- Köfteleri resimdeki gibi açtıktan sonra içini doldurup ağzını kapatıyoruz.
- hazırladığımız köfteleri ister yağda isterseniz de suda haşlayarak pişirebilirsiniz.
Ben baya fazla yapmıştım ve dolap poşetlerine koyup derin dondurucuya koydum. Sizde canınız istediğinde hemen çıkarıp pişirmek isterseniz derin dondurucuda saklayabilirsiniz.



PÜF NOKTALARI VE PİŞİRİLMESİ 
- Ceviz büyüklüğünde parçalar alın ve bir kabın içine 1 yemek kaşığı kadar tuz atın ve üzerine 2 su bardağı kadar su dökün. Bol tuzlu su pişerken köftelerin dağılmasını önler.
- Açarken baş parmağınızı kullanın ve eliniz mutlaka hep ıslak olsun. 
- Kıymalı harcı çay kaşığıyla koyun ve fazla doldurmayın. Patlamasını kimse istemez :)
- Yukarıdaki fotoğrafta adım adım resimledim. 
- Başlangıçta yuvarlak şekil vererek başlayın. Bu öğrenmenizi kolaylaştırır.

* Pişirirken haşlama, kızartma ve hem haşlayıp hem de kızartma yöntemlerini kullanabilirsiniz.
-Haşlamak isterseniz; 2 litre kaynar suya 1 yemek kaşığı tuz atın. Çok iyi kaynayan suyun içine köfteleri bırakmaya başlayın. Suyun yüzüne çıkmaya başlayan köfteler pişmiş demektir. Sudan aldığınız köftelerin üzerine ikram ederken eritilmiş tereyağı gezdirebilirsiniz.
- Kızartmak isterseniz; 2 su bardağı sıvıyağı kızartma tavasına dökün ve ısınınca köftelerinizi kızartın. 

- Hem haşlayıp hem kızartmak isterseniz( benim kullandığım yöntem de bu ); 2 litre kaynayan suyun içine attığınız köfteleri suyun yüzüne çıkmaya başlayınca alın ve bir tepsiye koyun. Tencerenizin büyüklüğüne göre tek seferde 10 tane kadar köfte atılabilir. Daha sonra kızartma tavasına sıvı yağ dökün (1 su bardağı kadar) ısınınca köfteleri tavaya koyun ve her yerini hafif rengi değişene kadar kızartın. Bu yöntem de yağı daha az çektiğini fark edeceksiniz. Bol limon sıkıp afiyetle tüketin :)

Benim içli köfte tarifim böyleydi. Umarım denersiniz. Eğer deneyip yorumlarınızı paylaşırsanız beni çok mutlu edersiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

EMİNE MUTFAKTA COPYRIGHT©2015. TÜM HAKLARI SAKLIDIR. WEB TASARIM:BELLA DESIGN