Bumerang - Yazarkafe
yöresel niğde yemekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yöresel niğde yemekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Niğde Mantısı


  Özellikle İç Anadolu'da hemen her yörenin kendine has bir mantısı vardır. En meşhuru Kayseri mantısı olsa da Niğde mantısı hem tadıyla hem de farklı olmasıyla çok güzeldir. Kime ikram ettiysem Niğde mantısına bayıldı.
 Aslında bu yazıyı yaklaşık 3 hafta önce yazdım fakat ülkemizde olan üzücü olaylar nedeniyle paylaşmamıştım. Bugün sizlerle Niğde mantısını tanıştırayım.





Yapımı zahmetli gibi görünse de aslında çok kolay olduğunu söyleyebilirim. 
Öncelikle bol tuzlu bir su karışımı hazırlanıyor. Tuz suyun içinde tamamen erimeli ve daha sonra una eklenerek oldukça sert bir hamur yoğuruluyor. 
Hamur öyle sertti ki oklavayla açarken avuçlarım ağrıdı. 



Yoğurulup çiğnenen hamur dinlendirilip şerit şerit kesiliyor. Bu şekilde kesilmesinin nedeni bir sonraki fotoğrafta. 


Bu şekilde açıyoruz çünkü mantıyı kesen makineye tam oluyor. Hamur oklava ya da merdaneyle açıldıktan sonra kesme makinesine koyuluyor. Tabi eskiden bu kesme işlemi elle yapılırmış. 


Bu makarna kesme makinelerini çoğu yerde bulabilirsiniz. Değişen başlıkları nedeniyle de evde kendi makarnanızı dilediğiniz şekilde yapabilirsiniz. 


Makarna kesme makinesinden bu şekilde çıkan hamurları boncuk gibi keserek mantı, daha uzun şekilde keserek makarna yapıyoruz. Daha ince kesilirse de güneşte ya da fırında kurutulduktan sonra erişte olarak tüketiliyor. 


Bir bıçak yardımıyla hamurlar ince ve küçük parçalar halinde kesiliyor. 


Son adım olarak mantılar güneşte kurutuluyor ve dilediğiniz zaman suda haşlanarak pişiriliyor. 
Bizim evde uyguladığımız 2 şekil pişirme var biri sade biri kıymalı. 
Kaynayan suya mantı salındıktan sonra sürekli karıştırılarak yaklaşık 5 dakika içinde pişiyor ve bolca suyla soğutulup süzüldükten sonra sarımsaklı yoğurt katılıp üzerine de salça, pul biber ve biraz nane kavrulup dökülüyor. 
Kıyma, salçayla kavrulduktan sonra mantının üzerine dökülüyor. 

Salça soslu Niğde mantısı



Kıymalı soslu Niğde mantısı


Elimden geldiğince en güzel yemeklerimizden biri olan Niğde mantısını sizlere tanıtmaya çalıştım. Bir gün bir yerde yerseniz bir kaşık da benim için alın :)



  Özellikle İç Anadolu'da hemen her yörenin kendine has bir mantısı vardır. En meşhuru Kayseri mantısı olsa da Niğde mantısı hem tadıyla hem de farklı olmasıyla çok güzeldir. Kime ikram ettiysem Niğde mantısına bayıldı.
 Aslında bu yazıyı yaklaşık 3 hafta önce yazdım fakat ülkemizde olan üzücü olaylar nedeniyle paylaşmamıştım. Bugün sizlerle Niğde mantısını tanıştırayım.





Yapımı zahmetli gibi görünse de aslında çok kolay olduğunu söyleyebilirim. 
Öncelikle bol tuzlu bir su karışımı hazırlanıyor. Tuz suyun içinde tamamen erimeli ve daha sonra una eklenerek oldukça sert bir hamur yoğuruluyor. 
Hamur öyle sertti ki oklavayla açarken avuçlarım ağrıdı. 



Yoğurulup çiğnenen hamur dinlendirilip şerit şerit kesiliyor. Bu şekilde kesilmesinin nedeni bir sonraki fotoğrafta. 


Bu şekilde açıyoruz çünkü mantıyı kesen makineye tam oluyor. Hamur oklava ya da merdaneyle açıldıktan sonra kesme makinesine koyuluyor. Tabi eskiden bu kesme işlemi elle yapılırmış. 


Bu makarna kesme makinelerini çoğu yerde bulabilirsiniz. Değişen başlıkları nedeniyle de evde kendi makarnanızı dilediğiniz şekilde yapabilirsiniz. 


Makarna kesme makinesinden bu şekilde çıkan hamurları boncuk gibi keserek mantı, daha uzun şekilde keserek makarna yapıyoruz. Daha ince kesilirse de güneşte ya da fırında kurutulduktan sonra erişte olarak tüketiliyor. 


Bir bıçak yardımıyla hamurlar ince ve küçük parçalar halinde kesiliyor. 


Son adım olarak mantılar güneşte kurutuluyor ve dilediğiniz zaman suda haşlanarak pişiriliyor. 
Bizim evde uyguladığımız 2 şekil pişirme var biri sade biri kıymalı. 
Kaynayan suya mantı salındıktan sonra sürekli karıştırılarak yaklaşık 5 dakika içinde pişiyor ve bolca suyla soğutulup süzüldükten sonra sarımsaklı yoğurt katılıp üzerine de salça, pul biber ve biraz nane kavrulup dökülüyor. 
Kıyma, salçayla kavrulduktan sonra mantının üzerine dökülüyor. 

Salça soslu Niğde mantısı



Kıymalı soslu Niğde mantısı


Elimden geldiğince en güzel yemeklerimizden biri olan Niğde mantısını sizlere tanıtmaya çalıştım. Bir gün bir yerde yerseniz bir kaşık da benim için alın :)


Sac Tava (Niğde Tavası) Tarifi


       Yeniden merhaba, bugün blogda hemen herkesin bildiği bir tarif var. Saç Tava ya da Niğde Tavası hepimizin severek tükettiği bir yemek. Gerek misafir sofralarının gerekse acil durumlarda güzel yemek yapmak isteyen herkesin denemek isteyeceği bir tarif. 




Malzemeler
  • Yarım kilo kuşbaşı et
  • 2 Soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 2 Domates
  • 1 Tatlı kaşığı salça
  • 1 Biber
  • Tuz, kekik, karabiber
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
Yapımı
  • Sac tavayı ısınması için ocağa alalım ve ısındıktan sonra etlerimizi ekleyip etlerin üzerini bir tencere kapağı yardımıyla kapatalım. 
  • Ayrı bir tavada soğanları ince ince doğrayıp sıvıyağ ile kavuralım. Üzerine sarımsakları ve sırayla ince doğradığımız domates ve biberi ekleyelim. Domatesin üzerine daha iyi pişmesi için bir tutam tuz ve karabiber  atalım.
  • Domateslerin içine 1 tatlı kaşığı salça da ekledikten sonra kısık ateşte bir taşım kaynatalım. 
  • Bu sırada etleri karıştıralım suyunu saldılarsa etler suyunu çekene kadar biraz daha pişirelim ve üzerine kekik serpelim.
  • Kekik etli yemeklere, karabiberse domatesli yemeklere en çok yakışan baharatlardır. 
  • Etlerin üzerine domatesleri de ekledikten sonra kısık ateşte 20 dakika kadar pişirdikten sonra servise artık hazır. 


       Yeniden merhaba, bugün blogda hemen herkesin bildiği bir tarif var. Saç Tava ya da Niğde Tavası hepimizin severek tükettiği bir yemek. Gerek misafir sofralarının gerekse acil durumlarda güzel yemek yapmak isteyen herkesin denemek isteyeceği bir tarif. 




Malzemeler
  • Yarım kilo kuşbaşı et
  • 2 Soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 2 Domates
  • 1 Tatlı kaşığı salça
  • 1 Biber
  • Tuz, kekik, karabiber
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
Yapımı
  • Sac tavayı ısınması için ocağa alalım ve ısındıktan sonra etlerimizi ekleyip etlerin üzerini bir tencere kapağı yardımıyla kapatalım. 
  • Ayrı bir tavada soğanları ince ince doğrayıp sıvıyağ ile kavuralım. Üzerine sarımsakları ve sırayla ince doğradığımız domates ve biberi ekleyelim. Domatesin üzerine daha iyi pişmesi için bir tutam tuz ve karabiber  atalım.
  • Domateslerin içine 1 tatlı kaşığı salça da ekledikten sonra kısık ateşte bir taşım kaynatalım. 
  • Bu sırada etleri karıştıralım suyunu saldılarsa etler suyunu çekene kadar biraz daha pişirelim ve üzerine kekik serpelim.
  • Kekik etli yemeklere, karabiberse domatesli yemeklere en çok yakışan baharatlardır. 
  • Etlerin üzerine domatesleri de ekledikten sonra kısık ateşte 20 dakika kadar pişirdikten sonra servise artık hazır. 

Bir Kabak Çiçeği Dolması Hikayesi



Bugün blogumda yazacağım tarif bildiğim en narin en hassas yemek. Bana göre yemeklerin leydisi kabak çiçeği dolması. Neden böyle söylediğimi kabak çiçeği dolması yiyenler anladı, ilk kez görenler de yazıyı okumaya devam etsin. 
Hazırsanız bayram tatilinde memleketim Niğde/Kayırlı'da topladığım kabak çiçekleriyle olan hikayemiz başlıyor :) 



Saatler sabah 6.22yi gösterirken Güneş'ten hızlı davranmaya çalışıp çiçekleri toplamaya başladım. Kabak çiçekleri her gün yeniden bolca açıyor fakat toplamak için zaman kısıtlı güneş yükselmeye başladıktan sonra kapanıyor ve soluyorlar. 
Zaten kabak çiceğini toplayabileceğimiz sadece 2-3 ay var yılın diğer zamanlarında yetişmiyorlar. 
Topladığımız çiçeklerden kabak olmuyor. Kabak olan çiçeklerin alt kısmında büyümekte olan kabakları kolayca görüyoruz ve onlara çiçek toplarken hiç ellemiyoruz. Bir nevi her sabah yeniden açan yalancı çiçekler. 

     

Eve bir kova kabak çiçeğiyle döndükten sonra kabağın iç harcını hazırlamaya başlayalım. Kabak Çiçeği Ege Bölgesinde zeytinyağı, pirinç, kuş üzümü gibi malzemelerle doldurulurken bizde durum böyle değil. Niğde'de bulgur, domates, bahçedeki yeşilliklerle doldurulur üzerine de piştikten sonra kavrulmuş soğan dökülür. 
Üzüm yaprağını sarıp dolma yapma fikrini kimin bulduğunu düşünürken, kabak çiçeğini doldurma fikrinin kim tarafından bulunduğu bende daha da merak uyandırıyor. 
Tabi şimdiki gibi her yerde market yok insanlar yetişen çeşitli bitkilerden yemek yaparak bu lezzeti bize kazandırmışlar diyorum. Tabi eskiden pirinç pahalı bulgurlar yapılırmış, yani orijinali de bulgurla yapılanıdır. Şu aralar üzüldüğüm şeylerden biri de Giritlilerin yani Yunanistan'ın bu yemeğimizi de sahiplenmeye çalışmasıdır.  


Bahçeye girip bir tutam maydanoz ve dereotu aldım ve meraklı tavuklar elimdekilere şöyle bir bakış attı neyse ki karınları toktu ve pek ilgilerini çekmedi. 


Kabak çiçeği dolmasının olmazsa olmazlarından biri bolca nanedir tazesini bulamazsanız kurusunu
bolca kullanın. Çiçek piştikten sonra zar gibi ince bir yapı haline geliyor bu yüzden kullanabildiğiniz kadar damak tadınıza göre bolca baharat kullanın.

İç Harç İçin Malzemeler:

30-35 adet kabak çiçeği için;
1 su bardağı pirinç( isteğe bağlı)
1 Su bardağı bulgur
2 orta baş soğan
2 Diş sarımsak
Yarım demetten biraz daha az maydanoz
3-4 dal nane
3-4 dal dereotu
Tuz
Pul biber
Karabiber
Kimyon( varsa yenibahar)
  1 Kaşık salça ya da 1 büyük ince ince doğranmış domates

İç Harç Yapımı
Soğanlar ince ince doğrandıktan sonra biraz yağ ile kavrulur ve üzerine domates ya da salça ilave edilip yıkanan pirinç ve bulgur, sarımsaklar ve baharatlar eklenip ocağın altı kapatılır. Yeşillikler de ince ince doğrandıktan sonra iç harca ilave edilip karıştırılır.


Artık doldurmaya geçebiliriz.




Öncelikle arka kısmındaki bu kılçık gibi hafif dikenli yeşil sapları temizliyoruz ve çiçekleri suya atıyoruz hem temizlensin hem açsın diye.
" Kabak çiçeği gibi açmak" deyimi belki de buradan geliyordur kim bilir :)






Fotoğraftaki sıralamaya göre kabak çiçeğinin içine az miktarda iç harçtan koydum çünkü şişen pirinç ve bulgur incecik kabak çiçeğini kolayca patlatırdı.
Tencereye yavaş yavaş dizdikten sonra üzerine geçmeyecek kadar ılık su dökelim ama haşırt diye değil yavaş yavaş ve ince ince dökelim çünkü unutmayalım ki kabak çiçeği dolması yemeklerin leydisi. Sertçe dökülen su çiçeği parçalayabilir. Üzerine biraz yağ ekleyip
Yaklaşık yarım saat kadar kısık ateşte piştikten sonra üzerine biraz yağda iyice kavrulmuş bol kuru soğan ekliyoruz.
İsterseniz sıcak, isterseniz soğuk, isterseniz limon sıkıp, isterseniz de sarımsaklı yoğurtla mideye indiriyoruz.

MUTLU SON




Bugün blogumda yazacağım tarif bildiğim en narin en hassas yemek. Bana göre yemeklerin leydisi kabak çiçeği dolması. Neden böyle söylediğimi kabak çiçeği dolması yiyenler anladı, ilk kez görenler de yazıyı okumaya devam etsin. 
Hazırsanız bayram tatilinde memleketim Niğde/Kayırlı'da topladığım kabak çiçekleriyle olan hikayemiz başlıyor :) 



Saatler sabah 6.22yi gösterirken Güneş'ten hızlı davranmaya çalışıp çiçekleri toplamaya başladım. Kabak çiçekleri her gün yeniden bolca açıyor fakat toplamak için zaman kısıtlı güneş yükselmeye başladıktan sonra kapanıyor ve soluyorlar. 
Zaten kabak çiceğini toplayabileceğimiz sadece 2-3 ay var yılın diğer zamanlarında yetişmiyorlar. 
Topladığımız çiçeklerden kabak olmuyor. Kabak olan çiçeklerin alt kısmında büyümekte olan kabakları kolayca görüyoruz ve onlara çiçek toplarken hiç ellemiyoruz. Bir nevi her sabah yeniden açan yalancı çiçekler. 

     

Eve bir kova kabak çiçeğiyle döndükten sonra kabağın iç harcını hazırlamaya başlayalım. Kabak Çiçeği Ege Bölgesinde zeytinyağı, pirinç, kuş üzümü gibi malzemelerle doldurulurken bizde durum böyle değil. Niğde'de bulgur, domates, bahçedeki yeşilliklerle doldurulur üzerine de piştikten sonra kavrulmuş soğan dökülür. 
Üzüm yaprağını sarıp dolma yapma fikrini kimin bulduğunu düşünürken, kabak çiçeğini doldurma fikrinin kim tarafından bulunduğu bende daha da merak uyandırıyor. 
Tabi şimdiki gibi her yerde market yok insanlar yetişen çeşitli bitkilerden yemek yaparak bu lezzeti bize kazandırmışlar diyorum. Tabi eskiden pirinç pahalı bulgurlar yapılırmış, yani orijinali de bulgurla yapılanıdır. Şu aralar üzüldüğüm şeylerden biri de Giritlilerin yani Yunanistan'ın bu yemeğimizi de sahiplenmeye çalışmasıdır.  


Bahçeye girip bir tutam maydanoz ve dereotu aldım ve meraklı tavuklar elimdekilere şöyle bir bakış attı neyse ki karınları toktu ve pek ilgilerini çekmedi. 


Kabak çiçeği dolmasının olmazsa olmazlarından biri bolca nanedir tazesini bulamazsanız kurusunu
bolca kullanın. Çiçek piştikten sonra zar gibi ince bir yapı haline geliyor bu yüzden kullanabildiğiniz kadar damak tadınıza göre bolca baharat kullanın.

İç Harç İçin Malzemeler:

30-35 adet kabak çiçeği için;
1 su bardağı pirinç( isteğe bağlı)
1 Su bardağı bulgur
2 orta baş soğan
2 Diş sarımsak
Yarım demetten biraz daha az maydanoz
3-4 dal nane
3-4 dal dereotu
Tuz
Pul biber
Karabiber
Kimyon( varsa yenibahar)
  1 Kaşık salça ya da 1 büyük ince ince doğranmış domates

İç Harç Yapımı
Soğanlar ince ince doğrandıktan sonra biraz yağ ile kavrulur ve üzerine domates ya da salça ilave edilip yıkanan pirinç ve bulgur, sarımsaklar ve baharatlar eklenip ocağın altı kapatılır. Yeşillikler de ince ince doğrandıktan sonra iç harca ilave edilip karıştırılır.


Artık doldurmaya geçebiliriz.




Öncelikle arka kısmındaki bu kılçık gibi hafif dikenli yeşil sapları temizliyoruz ve çiçekleri suya atıyoruz hem temizlensin hem açsın diye.
" Kabak çiçeği gibi açmak" deyimi belki de buradan geliyordur kim bilir :)






Fotoğraftaki sıralamaya göre kabak çiçeğinin içine az miktarda iç harçtan koydum çünkü şişen pirinç ve bulgur incecik kabak çiçeğini kolayca patlatırdı.
Tencereye yavaş yavaş dizdikten sonra üzerine geçmeyecek kadar ılık su dökelim ama haşırt diye değil yavaş yavaş ve ince ince dökelim çünkü unutmayalım ki kabak çiçeği dolması yemeklerin leydisi. Sertçe dökülen su çiçeği parçalayabilir. Üzerine biraz yağ ekleyip
Yaklaşık yarım saat kadar kısık ateşte piştikten sonra üzerine biraz yağda iyice kavrulmuş bol kuru soğan ekliyoruz.
İsterseniz sıcak, isterseniz soğuk, isterseniz limon sıkıp, isterseniz de sarımsaklı yoğurtla mideye indiriyoruz.

MUTLU SON


Niğde Çöreği




Yeniden merhaba,  Mart ayında Niğde'ye gittiğimizde fırına girip çörek yapmıştık hem güzel hem de lezzetli olan bu deneyimimi size bol fotoğraflı şekilde anlatacağım. Okurken burnunuza fırından yeni çıkmış çörek kokusu gelmesi dileğiyle :)






Öncelikle tarif ya da ölçü vermeden bu çöreklerin nasıl yapıldığını bahsedeceğim. Her yörenin kendine has ekmekleri vardır, kimi tandırda kimi sac tavada kimi de kuyulara ateş yakılarak duvarlarına yapıştırılarak pişirilir. Her birinin de kendine özel tadı vardır. 
Niğde'de pişirilen ekmeklere çörek ismi veriliyor ve ekmek pişirilen yere de fırın deniyor. Fırınlar 2 bölümlü evler gibi. Bir bölümünde fırını yakmak için kullanılıyor, diğer bölümünde de hamurlar parça parça alınıyor ve fırınlanıp pişiriliyor. 


İşte iki odalı fırının ilk bölümü, genelde saman ve çalı çırpı yakılarak fırın güzelce ısıtılıyor.


Fırın bir defa yakılıyor ve ekmekler sürüldükten sonra ateşin közü çörekleri pişiriyor. Fırın yanmışken sadece çörek değil güveçte yemekler, tepside kek ya da börek de pişiriliyor. 


Fırının ekmek sürülen bölümünden. Bu ateş fırın taşlarını tamamen ısıtacak ve kor haline gelen ateş sayesinden ekmekler yanmadan güzelce pişecek. 



Fırın yandıktan sonra ucunda ıslak bir bez sarılı sopayla siliniyor ki is ve toz ekmek hamurlarına yapışmasın. 


Yaklaşık 180 cmlik kocaman tahta kaşığa benzer bir kaşıkla ekmek hamurları fırın taşının içine gönderiliyor ve ağzı demir bir kapakla kapatılıyor. 




Pişen çörekler yine aynı büyük kaşığa benzeyen yörede"kürek" adını verilen tahtalarla alınıyor.
Çörek hamuru un, süt, tuz, maya ve peynir suyundan oluşuyor. Daha yumuşak olması için çiğ patates rendesi de katanları görmüştüm. Kıvamına gelirken çok cıvık bir hamur oluyor. Hamurlar portakaldan biraz daha büyük parçalar halinde tezgahın üzerine temiz bir bez üzerine alınıyor ve elle yayılıp üzerine de süt, yumurta ve çörek otu karışımı sürülüyor. 



İşte fırından çıkmış sıcağı el yakan mis kokulu çörekler...


Fırının 2 tezgahı var. Fırının hamur sürülen yerine yakın olan tezgahta hamur bezeleri alınıyor ve diğer uçtaki tezgahlara da pişen ekmekler diziliyor. 





Bir defada 100 tane de çörek yapılsa derin dondurucularda saklanırsa aylarca taze taze tüketilebilir. 


Biz o gün peynirli çörekler de yapmıştık. Peynirlisi, kıymalısı, patateslisi. yumurtalısı, otlusu, sucuklusu ve daha bir çok çeşidi yapılıyor. Keşke dedim, keşke ninelerimiz tüm bu malzemeleri ayrı ayrı çöreklerde değil de bir tanesinde kullansaydı da pizzanın ana vatanı Niğde olsaydı. Kısmet diyorum fakat pizza kadar ünlü olmasa da ondan daha lezzetli olduğu gerçek. Bir gün yolunuz Niğde2ye özellikle de Kayırlı Kasabası'na düşerse yanan bir fırının önünde durun. Misafirperver, gönlü bol insanımız size o çöreklerden ikram etmeden sizi bırakmaz. 
Memleketin her yerinde öyle güzel yemekler var ki  duam ileriki yıllarda bu geleneklerin devam etmesi. Fırınlardan çıkan dumanın, etrafa yayılan mis gibi çörek kokusunun hiç bitmemesi...

Sevgilerimle




Yeniden merhaba,  Mart ayında Niğde'ye gittiğimizde fırına girip çörek yapmıştık hem güzel hem de lezzetli olan bu deneyimimi size bol fotoğraflı şekilde anlatacağım. Okurken burnunuza fırından yeni çıkmış çörek kokusu gelmesi dileğiyle :)






Öncelikle tarif ya da ölçü vermeden bu çöreklerin nasıl yapıldığını bahsedeceğim. Her yörenin kendine has ekmekleri vardır, kimi tandırda kimi sac tavada kimi de kuyulara ateş yakılarak duvarlarına yapıştırılarak pişirilir. Her birinin de kendine özel tadı vardır. 
Niğde'de pişirilen ekmeklere çörek ismi veriliyor ve ekmek pişirilen yere de fırın deniyor. Fırınlar 2 bölümlü evler gibi. Bir bölümünde fırını yakmak için kullanılıyor, diğer bölümünde de hamurlar parça parça alınıyor ve fırınlanıp pişiriliyor. 


İşte iki odalı fırının ilk bölümü, genelde saman ve çalı çırpı yakılarak fırın güzelce ısıtılıyor.


Fırın bir defa yakılıyor ve ekmekler sürüldükten sonra ateşin közü çörekleri pişiriyor. Fırın yanmışken sadece çörek değil güveçte yemekler, tepside kek ya da börek de pişiriliyor. 


Fırının ekmek sürülen bölümünden. Bu ateş fırın taşlarını tamamen ısıtacak ve kor haline gelen ateş sayesinden ekmekler yanmadan güzelce pişecek. 



Fırın yandıktan sonra ucunda ıslak bir bez sarılı sopayla siliniyor ki is ve toz ekmek hamurlarına yapışmasın. 


Yaklaşık 180 cmlik kocaman tahta kaşığa benzer bir kaşıkla ekmek hamurları fırın taşının içine gönderiliyor ve ağzı demir bir kapakla kapatılıyor. 




Pişen çörekler yine aynı büyük kaşığa benzeyen yörede"kürek" adını verilen tahtalarla alınıyor.
Çörek hamuru un, süt, tuz, maya ve peynir suyundan oluşuyor. Daha yumuşak olması için çiğ patates rendesi de katanları görmüştüm. Kıvamına gelirken çok cıvık bir hamur oluyor. Hamurlar portakaldan biraz daha büyük parçalar halinde tezgahın üzerine temiz bir bez üzerine alınıyor ve elle yayılıp üzerine de süt, yumurta ve çörek otu karışımı sürülüyor. 



İşte fırından çıkmış sıcağı el yakan mis kokulu çörekler...


Fırının 2 tezgahı var. Fırının hamur sürülen yerine yakın olan tezgahta hamur bezeleri alınıyor ve diğer uçtaki tezgahlara da pişen ekmekler diziliyor. 





Bir defada 100 tane de çörek yapılsa derin dondurucularda saklanırsa aylarca taze taze tüketilebilir. 


Biz o gün peynirli çörekler de yapmıştık. Peynirlisi, kıymalısı, patateslisi. yumurtalısı, otlusu, sucuklusu ve daha bir çok çeşidi yapılıyor. Keşke dedim, keşke ninelerimiz tüm bu malzemeleri ayrı ayrı çöreklerde değil de bir tanesinde kullansaydı da pizzanın ana vatanı Niğde olsaydı. Kısmet diyorum fakat pizza kadar ünlü olmasa da ondan daha lezzetli olduğu gerçek. Bir gün yolunuz Niğde2ye özellikle de Kayırlı Kasabası'na düşerse yanan bir fırının önünde durun. Misafirperver, gönlü bol insanımız size o çöreklerden ikram etmeden sizi bırakmaz. 
Memleketin her yerinde öyle güzel yemekler var ki  duam ileriki yıllarda bu geleneklerin devam etmesi. Fırınlardan çıkan dumanın, etrafa yayılan mis gibi çörek kokusunun hiç bitmemesi...

Sevgilerimle

PELİZE



Bilenleriniz var mıdır Pelizeyi ? Bazı yörelerde palize, bazı yörelerde palaze denilen bu tatlıya Niğde'de "Pelize" adı verilmiş ve yöresel tatlılarından biridir. Pelize önce Selçukluların sonra da Osmanlı saray mutfağının önemli tatlılarından biriymiş. Günümüzde bilen tadan çok az olan bu tatlıyı unutulmasın gelecek nesillerde de belki bilen eden birileri olur diye yazmak istedim. 

Çocuklara pekmez yedirmenin en güzel halidir Pelize. İçine ekstradan şeker konulmaması da cabası. 



Görünüş olarak çikolatalı pudinge benzese de içinde onun gibi katlı maddeleri ve şeker yok. Doğal, besleyici ve bir o kadar da lezzetli olan bu tatlının bu kadar az bilinmesi biraz üzücü. 
Deneyin, ikram edin, tüketin efenim. 
Nasıl yapacağımıza gelirsek ben aşağıdaki ölçülerden 4 kase pelize elde ettim ama siz küçük kaseler kullanarak 6-8 kişilik yapabilirsiniz

MALZEMELER
  • 2 su bardağı üzüm pekmezi
  • 3 su bardağı su 
  • 8 yemek kaşığı un 
YAPILIŞI
  • Öncelikle pekmezle unu güzelce çırpıyoruz. Zamanında çatalla çırpılırmış ama biz teknolojinin nimetlerinde faydalanıp mikserle çırpıyoruz. Un tamamen kaybolduktan sonra bir kaşıkla yavaş yavaş karıştırıp suyunu ekliyoruz.

  • Karıştırırken çektiğim bu fotoğraftaki gibi karamel rengi pişmeye başladıkça çikolata rengine dönecek. 
  • Kısık ateşte sürekli hızlı hızlı karıştırmanız gerek. Aksi taktirde altına tutabilir. 


  • Pelize pişmeye başladıkça topak topak olacak o topaklanmalar sizi korkutmasın zaten bir kaç dakika sonra topaklanmalar karıştırdıkça kaybolacak. 
  • Topaklanmalar kaybolunca ocağın altını kapatın ve kaselere pay edin işte bu kadar basit.

Üzerini süslerken kullandığım şey görünüş olarak bademe benzese de badem değil, kayısı çekirdeği. Niğde de hemen herkesin bağlarında bahçelerinde kayısı ağacı vardır ve tatlı kayısıları eline çekiç alıp kırmayan mı var. Bu nedenle ceviz fındık gibi şeylerle değil de o çok sevdiğimiz kayısı çekirdeğiyle süsledim. Zaten kayısı çekirdeği kadar yakışacak başka bir kuruyemiş yok bu tatlıya. 
Kayısı çekirdeğini artık aktarlarda rahatça bulabiliyorsunuz. 

 
Soldaki badem, sağdaki kayısı çekirdeği. Görüldüğü gibi bademin yavrusu gibi. Kayısı çekirdekleri tatlı ve acı olmak üzere 2 çeşit oluyor. Hodayı cinsi olan kayısı çekirdekleri acı oluyor ve ilaç sanayisinde kullanılıyor. Ayrıca kayısı çekirdeğinin kanseri engellediği söyleniyor. Malatya ülkemizin en az kanser vakası görülen ili olması da bu bilgiyi kanıtlar nitelikte. Tabi her şeyin fazlasının zarar olduğunu söylemekte fayda var. Fazla yersek karın ağrısı, mide bulantısı ve cırcır yapabilir. 

Son olarak eklemek istediğim şey kültürümüzün yemeklerine sahip çıkalım. Belki şimdi olmasa bile ilerleyen yıllarda fast- food yemekleri kültürümüze hızla giriyor ve bir çok yemeğimiz zamanla unutulup gidecek. Bu kötülüğü gelecek nesillere yapmayalım. Mutfak kültürümüze sahip çıkalım. 
sevgilerimle...




Bilenleriniz var mıdır Pelizeyi ? Bazı yörelerde palize, bazı yörelerde palaze denilen bu tatlıya Niğde'de "Pelize" adı verilmiş ve yöresel tatlılarından biridir. Pelize önce Selçukluların sonra da Osmanlı saray mutfağının önemli tatlılarından biriymiş. Günümüzde bilen tadan çok az olan bu tatlıyı unutulmasın gelecek nesillerde de belki bilen eden birileri olur diye yazmak istedim. 

Çocuklara pekmez yedirmenin en güzel halidir Pelize. İçine ekstradan şeker konulmaması da cabası. 



Görünüş olarak çikolatalı pudinge benzese de içinde onun gibi katlı maddeleri ve şeker yok. Doğal, besleyici ve bir o kadar da lezzetli olan bu tatlının bu kadar az bilinmesi biraz üzücü. 
Deneyin, ikram edin, tüketin efenim. 
Nasıl yapacağımıza gelirsek ben aşağıdaki ölçülerden 4 kase pelize elde ettim ama siz küçük kaseler kullanarak 6-8 kişilik yapabilirsiniz

MALZEMELER
  • 2 su bardağı üzüm pekmezi
  • 3 su bardağı su 
  • 8 yemek kaşığı un 
YAPILIŞI
  • Öncelikle pekmezle unu güzelce çırpıyoruz. Zamanında çatalla çırpılırmış ama biz teknolojinin nimetlerinde faydalanıp mikserle çırpıyoruz. Un tamamen kaybolduktan sonra bir kaşıkla yavaş yavaş karıştırıp suyunu ekliyoruz.

  • Karıştırırken çektiğim bu fotoğraftaki gibi karamel rengi pişmeye başladıkça çikolata rengine dönecek. 
  • Kısık ateşte sürekli hızlı hızlı karıştırmanız gerek. Aksi taktirde altına tutabilir. 


  • Pelize pişmeye başladıkça topak topak olacak o topaklanmalar sizi korkutmasın zaten bir kaç dakika sonra topaklanmalar karıştırdıkça kaybolacak. 
  • Topaklanmalar kaybolunca ocağın altını kapatın ve kaselere pay edin işte bu kadar basit.

Üzerini süslerken kullandığım şey görünüş olarak bademe benzese de badem değil, kayısı çekirdeği. Niğde de hemen herkesin bağlarında bahçelerinde kayısı ağacı vardır ve tatlı kayısıları eline çekiç alıp kırmayan mı var. Bu nedenle ceviz fındık gibi şeylerle değil de o çok sevdiğimiz kayısı çekirdeğiyle süsledim. Zaten kayısı çekirdeği kadar yakışacak başka bir kuruyemiş yok bu tatlıya. 
Kayısı çekirdeğini artık aktarlarda rahatça bulabiliyorsunuz. 

 
Soldaki badem, sağdaki kayısı çekirdeği. Görüldüğü gibi bademin yavrusu gibi. Kayısı çekirdekleri tatlı ve acı olmak üzere 2 çeşit oluyor. Hodayı cinsi olan kayısı çekirdekleri acı oluyor ve ilaç sanayisinde kullanılıyor. Ayrıca kayısı çekirdeğinin kanseri engellediği söyleniyor. Malatya ülkemizin en az kanser vakası görülen ili olması da bu bilgiyi kanıtlar nitelikte. Tabi her şeyin fazlasının zarar olduğunu söylemekte fayda var. Fazla yersek karın ağrısı, mide bulantısı ve cırcır yapabilir. 

Son olarak eklemek istediğim şey kültürümüzün yemeklerine sahip çıkalım. Belki şimdi olmasa bile ilerleyen yıllarda fast- food yemekleri kültürümüze hızla giriyor ve bir çok yemeğimiz zamanla unutulup gidecek. Bu kötülüğü gelecek nesillere yapmayalım. Mutfak kültürümüze sahip çıkalım. 
sevgilerimle...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

EMİNE MUTFAKTA COPYRIGHT©2015. TÜM HAKLARI SAKLIDIR. WEB TASARIM:BELLA DESIGN